“İŞİN EMEK VE ASİSTANLIĞINI YAPIYORUM”
Bubi atık gereçlerle olan üretim sürecini şöyle anlatıyor:
“Çünkü çarşaf çok kıymetli bir gereçtir. Onları burarak yapıyordum. Daha sonra asistanım Harun Özdemir apansızın farklı bir teknik buldu. Kumaş toplarının ortasında kartondan rulolar var. Onları ezerek bu yöreye çıktık. Harun’a teşekkür etmem lazım. Üretim sürecini çok kısalttı. Lakin ben bir işi yaparken hiç baştan düşünmem. O anda kendimi bu özgür bırakıyorum. O iş kendi kendini yapıyor. Ben ise işin asistanlığını ve emeğini yapıyorum.”
“SANAT LASTİK ÜZERE DAİMA GENİŞLİYOR”
Sanat hakkındaki fikirlerini anlatan Bubi, “Her şey sanat olabilir. Hiçbir şey sanat olmayabilir. Bu gerisindeki duruşunuzla ortaya çıkar. Bir de sanatın ne olduğunu hiç kimse bilmez ki sanat, durağan bir şey değil. Lastik üzere daima genişliyor. Ben bu tarafa çekiyorum. Bir diğeri öteki tarafa çekiyor. Yesyeni alanlarla orijinal bilgilerle yine oluşuyor. Lakin canlı bir şey yaşayandır. Sanat yaşayan bir sanattır. Varsa sanat… Lakin ben hiçbir vakit için kendime sanatçı demekten hoşlanmam. Ben bu işlerden bahsederken otomatikman işler diyorum. Sanat yapıtı demiyorum. Yani bunları kutsallaştırmıyorum, tabulaştırmıyorum” açıklamasını yaptı.
“SANAT UYUŞTURUCU ÜZEREDİR, BİR SEFER BAŞLADINIZ MI SONU GELİR”
Yeteneği olan bireylerin sanattan uzaklaşamayacağına da değinen Bubi son olarak şunları söyledi:
“Bu uyuşturucu üzere bir şeydir. Bir sefer başladınız mı, sonu gelir. Mesela evvelden futbolculara ‘asıl mesleğin nedir’ diye sorarlardı. Ben de aslen psikolog ve antropoloğum. Disiplinlerimi psikoloji ve antropoloji üzerine aldım. Sanatı kendi kendime yetiştirdim, otodidakttım. Bana da daima ‘asıl mesleğin ne’ diye sorarlardı lakin bu komik bir şeydi. Bugün tam aksisi, sanatın verdiği güç hiçbir işe benzemez. Bugün burada standıma ziyarete gelenlere Allah sabırlar versin. Buraya kadar gelip yoruldular. İnşallah zevk alacaklar.”
“BUBİ’Yİ AKADEMİK LİSANLA DEĞİL, ŞİİRLERİMLE ANLATTIM”
Küratör Zeynep Öztürk ise “Bu serüven ocak ayında başladı. Bubi’yi sanatçı olarak çok güzel tanırım. Ancak ferdi bir tanışıklığımız yoktu. Yapıtlarıyla kendisini çok yeterli bilirim. Dursun Beyefendi aracılığıyla tanışma fırsatımız oldu. Küratörlük teklif ettiler. Bubi’yi tanıdıktan sonra ‘bu iş olur’ dedim. Kendisini 1-2 saatlik sohbet içinde tanıdığım kadarıyla ‘yazımda kesinlikle şiirlerim olacak’ dedim. Zira ben fotoğraf yapmanın dışında şiirler de yazıyorum. Bubi’nin yapıtlarını ve kendisini şiirlerle anlatmayı iç heyecanımla hissettim. Ve bana ‘zaten istediğim bu, samimi ve içten olması. Köşedeki simitçi bile benim yazımı okuduğunda, beni o kadar güzel anlamalı ki yaptığım işi çok uygun anlamalı. Akademik lisanda yazım istemiyorum’ dedi. Bu hususta çok uygun anlaştık. Zira akademik bir yazıyı yalnızca akademisyenler anlar” açıklamasını yaptı.
“SERGİNİN YAZISI DA SAMİMİ OLMALIYDI”
Bubi’nin içten, samimi olduğunu vurgulayan Zeynep Öztürk şöyle konuştu:
“Yaptığı işler ise özgün, çılgın ve Bubi’yi yansıtan işler. Bu yüzden bu standın yazısı da samimi olmalıydı. Zira fotoğraflar ve Bubi aslında samimi ve içtendi. Burada geri dönüşümden işler görüyorsunuz. Bütün yapılan heykeller, duvar panoları, rölyef çalışmaları olsun, hepsi geri dönüşüm materyalleri, kumaşlar, ipler, kartonlardan. Bunlar birleştiği vakit ağır kütleler oluşturuyor. Duvar üstünde bir rölyef izlenimi var. Birbirine geçmiş kartonların kumaşların kafes tesiri. Geri dönüşüm ve sürdürülebilirlik günümüzde çok tanınan. Lakin Bubi bunu geçmişte, 1980’li yıllarda bile kullanmış. Geleceği görmüş aslında.”
Sergiye mesken sahipliği yapan Dursun Gündoğdu da “Türkiye’nin nadir yetiştirdiği sanatkarlardan birinin sergisindeyiz. Standın küratörlüğünü Zeynep Öztürk’ün yapmasından da çok keyifli olduk. Kendisi bir şair ve sanatçı olarak bize katkılarda bulundu. Bundan sonra da Türkiye’ye sanatı sevdirmeye devam edeceğiz ve hoş işler yapacağız. Sanat birleştiricidir, sanatı sevelim” dedi.
Yorum Yok